Edward Munch - The Scream (Çığlık) Tablosu Hikayesi
Edvard Munch’un dünyaca bilinen “Çığlık” eseri, Sembolizm ve Ekspresyonizm gibi sanat akımlarının Avrupa’da yoğun ilgi gördüğü 1893 yılında tamamlanmıştır.
Edvard Munch (1863-1944), Norveç’in en önemli dışavurumcu ressamlarından biridir ve özellikle “Çığlık” adlı eseriyle dünya çapında tanınır. 12 Aralık 1863’te Löten’de dünyaya gelen Munch, küçük yaşlardan itibaren hastalık ve kayıplarla yüzleşmek zorunda kalmıştır. Annesi ve ablasını veremden kaybetmesi ise sanatına derin bir hüzün ve varoluşsal kaygı olarak yansımıştır. Çocukluk dönemindeki travmaları ve psikolojik sıkıntıları, ilerleyen yıllarda eserlerinde sıkça kullandığı ölüm, korku, aşk, yalnızlık ve melankoli temalarının temelini oluşturan konulardandır.
Sanat yolculuğuna 1880’lerde Oslo’da başlayan Munch, daha sonra Paris’te geçirdiği süre boyunca Empresyonizm ve Post-Empresyonizm akımlarından etkilenmiştir. Fakat kısa sürede kendi özgün dışavurumcu üslubunu geliştiren sanatçının eserleri yalnızca Norveç’te değil, aynı zamanda modern sanatın şekillenmesinde ve Alman Ekspresyonizminin gelişiminde de belirleyici rol oynamıştır. Yaşamının ilerleyen dönemlerinde eserlerinde umut ve yaşama sevinci gibi daha olumlu duygulara da yer veren sanatçı, 23 Ocak 1944’te Oslo’da hayata veda etmiştir.
Edvard Munch, 1893 yılında gerçekleştirdiği bir doğa yürüyüşü sırasında yaşadığı olağanüstü bir deneyimden esinlenerek “Çığlık” tablosunu resmetmiştir. Kendi günlüklerinde aktardığına göre, güneşin batışıyla gökyüzünün kızıl ve turuncuya büründüğü anlarda yoğun bir kaygı ve korku hissetmiş, “doğanın çığlığını” adeta kulaklarında duymuştur.
Bu derin duygusal deneyimi sanata dökmek için farklı yöntemler deneyerek tablonun birkaç farklı versiyonunu ve çizimini yapmıştır. Böylece hem farklı malzemelerle hem de çeşitli tekniklerle bu duygunun görsel biçime taşınması sağlanmıştır. GaagArt olarak hazırlamış olduğumuz bu yazıda Çığlık tablosunun detaylı bir şekilde incelenmesini amaçlamaktayız.
Edvard Munch’un dünyaca bilinen “Çığlık” eseri, Sembolizm ve Ekspresyonizm gibi sanat akımlarının Avrupa’da yoğun ilgi gördüğü 1893 yılında tamamlanmıştır. Tablonun teması ise bireyin içsel çatışmalarını ve derin kaygılarını ön plana çıkarmasıyla, bu akımların özünü yansıtan bir örnek haline gelmiştir. Varoluşsal korkular, insan ruhunun karanlık yönleri ve toplumsal huzursuzluklar, dönemin sanat anlayışıyla bütünleşerek bu tabloyu modern sanatın en güçlü simgelerinden biri haline getirmiştir.
“Çığlık”, çoğu sanat tarihçisine göre Munch’un ruhsal sıkıntılarını ve varoluşsal acılarını en yoğun şekilde yansıttığı başyapıtıdır. Gökyüzünün kırmızı ve turuncu tonlarla alev alev göründüğü kompozisyonda, cinsiyeti belirsiz bir figür iki elini başına götürmüş halde çığlık atar ve figürün çarpıtılmış ve ürkütücü yüzü izleyicide güçlü bir dehşet duygusu uyandırır. Bunun yanı sıra arka plandaki iki kişi oldukça sakin tavırlarıyla dikkat çekmektedir. Ayrıca uzakta görülen bir gemi figürü de tabloya farklı bir derinlik katmaktadır. Eserin gökyüzü ve manzarası korku ve endişeyle dolu iken, figür dışındaki öğelerin sakinliği çarpıcı bir kontrast oluşturmaktadır.
Diğer bir ifadeyle, Munch bu eseri bir anda ortaya çıkarmamış, aksine yaşamı boyunca edindiği tüm acıları, gözlemleri ve deneyimleri bu tabloya aktarmıştır. “Çığlık”, ressamın kişisel trajedilerinin ve psikolojik derinliklerinin yoğun bir özeti niteliğindedir. Bu yönüyle de yalnızca bir resim değil, insan ruhunun en karanlık duygularına açılan evrensel bir ifade alanı olarak kabul edilir.
Edvard Munch’un ünlü “Çığlık” tablosu üzerine yapılan incelemelerde, eserin sol üst köşesinde dikkat çekici bir yazıya rastlanmıştır. Bu yazının içeriğini anlamak için yapılan araştırmalarda, Norveççe “Kan kun være malet af en gal Mand!” ifadesi bulunmuştur. Türkçe karşılığı “sadece bir deli tarafından yapılabilir” şeklindedir. Bu cümlenin, bizzat ressam Munch tarafından tabloya eklendiği kabul edilmektedir.
“Çığlık”ın gizemi yalnızca bu yazıdan ibaret değildir. Tablo, sanat bilgisi olmayan bireyler için bile güçlü bir etkileşim yaratmaktadır. Kompozisyonun merkezinde yer alan figür, ilk bakışta izleyicide yoğun bir korku ve huzursuzluk duygusu uyandırır. Elleriyle kulaklarını kapatarak çığlık atan bu figür, ruhsal olarak dengesiz bir durumda betimlenmiştir. Buna karşılık, arkada yer alan iki kişi ve çevredeki doğa olağan bir görüntü sergilemektedir. Bu durum, figürün kendi iç dünyasında yaşadığı çalkantıyı ve psikolojik yükün ağırlığını dışavurduğunu göstermektedir.
Edvard Munch’un “Çığlık” eseri, sanat tarihinde modern dışavurumculuğun en çarpıcı örneklerinden biri olarak kabul edilmektedir. İnsan ruhunun kaygı, korku ve varoluş sancılarını doğrudan yansıtan bu tablo, hem modern sanatın hem de ekspresyonizmin örnek eserleri arasında yer alır. Munch’un kişisel hayatında yaşadığı psikolojik sıkıntılar, aile kayıpları ve travmalar, bu tabloya güçlü bir içerik kazandırmıştır.
Ayrıca figürün yüz ifadesi hakkında sanat tarihçileri farklı görüşler ileri sürmektedir. Yaygın bir iddiaya göre, Munch Paris’te Musée de l’Homme’da sergilenen Peru mumyalarından esinlenmiştir. Eser, sanat tarihçileri tarafından insan duygularının evrensel sembolü olarak görülmekte ve bu nedenle modern sanatın en önemli yapıtlarından biri sayılmaktadır.
Edvard Munch, "Çığlık" tablosunu farklı teknik ve materyallerle birçok versiyon olarak üretmiştir.
1893 yılında yapılmış olan pastel versiyon, eserin en erken ve en tanınan versiyonlarından biridir. Yumuşak renk geçişleri ve dokusu nedeniyle ifade gücü yüksek olan bu pastel versiyonu, 2012'de bir müzayedede çok yüksek fiyatla satılarak tarihe geçmiştir.
Tempera tekniğiyle yapılan versiyonu ise1895 tarihinde karton üzerine çalışılmıştır. Bu versiyon da sanat tarihinde önemli bir yer tutar ve özellikle tempera tabakalardaki gökyüzü efektleriyle dikkat çeker.
Öte yandan, Munch, "Çığlık" tablosunu taş baskı (litografi) ile de çoğaltmıştır. Bu çoğaltmalar ise sanatın yaygınlaşmasına katkı sağlamış ve tablonun ikonikleşme sürecini hızlandırmıştır. Günümüzde birkaç litografi baskısının orijinali hala müzelerde sergilenmektedir.
Ünlü "Çığlık" tablosunun farklı versiyonları, Oslo'daki Norveç Ulusal Müzesi ve Munch Müzesi'nde sergilenmektedir. Özellikle en bilinen 1893 tarihli versiyonu Ulusal Müze'de bulunurken, diğer versiyonlar da Munch Müzesi'nin daimi eser koleksiyonunda yer almaktadır.
Mona Lisa gibi dünya çapında tanınan eserlerin yanında, Edvard Munch’un “Çığlık” tablosu da en çok çalınan sanat eserleri arasına girmiştir. Ancak farkı, bu tablonun iki kez hırsızlığa konu olmasıdır.
İlk olay, 12 Şubat 1994’te Norveç’in Lillehammer kentinde düzenlenen Kış Olimpiyatları’nın açılış günü yaşanmıştır. İki hırsız Oslo Ulusal Galerisi’ne gizlice girmiş, güvenlik penceresini kırarak tabloyu alıp götürmüştür. Arkalarında ise “Kötü güvenlik için teşekkürler” yazılı bir not bırakmıştırlar. Birkaç ay süren soruşturmanın ardından eser bulunarak galeriye geri getirilmiştir.
İkinci olay ise 22 Ağustos 2004’te meydana geldi. Gündüz vakti maskeli ve silahlı kişiler, Munch Müzesi’ne girerek “Çığlık” ve “Madonna” tablolarını yanlarına alıp kaçmış, olay sırasında bir görgü tanığı, hırsızların otomobile doğru uzaklaşırken fotoğraflarını çekmeyi başarmıştır. Uzun süren aramalara rağmen eserler hemen bulunamadı.
Ancak 2006 yılında soyguncular yakalandı ve tablolar kurtarıldı. Polis, bir basın toplantısında hasarın korkulduğu kadar ağır olmadığını açıkladı. Yine de “Çığlık”ta sol alt köşede nemden kaynaklanan bozulmalar, “Madonna”da ise sağ kenarında yırtıklar ve kol kısmında delikler tespit edildi. Restorasyon süreci öncesinde Munch Müzesi, eserleri beş gün boyunca kurtarılmış halleriyle sergileyerek yaklaşık 5.500 ziyaretçiyi ağırladı.
Çığlık tablosu, Norveçli sanatçı Edvard Munch tarafından 1893 yılında yapılmıştır. Ayrıca sanatçı bu eserin birkaç versiyonunu farklı yıllarda yaratmıştır, en bilineni 1893 tarihli olanıdır.
Çığlık tablosu, başlıca karton üzerine yağlı boya, tempera ve pastel boya teknikleri kullanılarak yapılmıştır. Edvard Munch, eserini farklı tekniklerle birkaç versiyon halinde üretmiştir.
Tablonun farklı versiyonları Norveç'teki Oslo Ulusal Müzesi (The National Gallery) ve Munch Müzesi'nde sergilenmektedir.
Çığlık tablosu, insanın içsel korku, kaygı ve varoluşsal sancılarını temsil eder. Edvard Munch'un kişisel deneyimlerinden yola çıkarak, doğadan yükselen bir çığlık hissiyle insan ruhunun korku ve yalnızlığını evrensel bir şekilde yansıtır.