Rembrandt: Bir Dahinin Hayatı ve Ölümsüz Eserleri
Rembrandt Harmenszoon van Rijn, Hollandalı bir Barok dönemi ressamıdır ve sanat tarihinin en büyük ressamlarından biri olarak kabul edilmiştir.
Türk resim sanatında önemli yer tutan birçok türk kadın ressamlar bulunmaktadır. Kadın ressamlar arasından her biri kendine özgü sanat anlayışıyla birbirinden seçilmekte ve türk sanat tarihine muhteşem duvar tabloları ile katkıda bulunmaktadırlar. Dönemlerinin en ünlü kadın ressamlar arasından bazıları aşağıdaki şekilde açıklanmaktadır:
Adı geçenlerin yanı sıra, son dönemlerde eserleriyle büyük ün kazanan birçok kadın ressam da bulunmaktadır. Örneğin, GaagArt adresini ziyaret ederek, birçok çağdaş türk kadın ressamlar tarafından yapılan birbirinden değerli eserleri kolaylıkla tercih edebilirsiniz. GaagArt
Artemisia Gentileschi, İtalyan Barok döneminin öne çıkan dünyaca ünlü kadın ressam olarak bilinmektedir ve eserleri ünlü ressamların tabloları arasında yer almaktadır. Roma’da dünyaya gözlerini açan ressam, babası Orazio Gentileschi’nin atölyesinde sanat eğitimi almıştır. Öte yandan, Gentileschi tarafından yapılan resim kadın gücü figürlerini ve onların hikayelerini ön plana çıkararak, dönemin erkek egemen sanat anlayışına meydan okumuştur. En bilinen eserleri arasında “Judith Slaying Holofernes” ve “Susanna and the Elders” yer almaktadır. Bu eserlerde kullandığı canlı renkler ve chiaroscuro tekniği, onun sanatına derinlik ve dramatizm katmaktadır.
Çağdaş sanatın en önemli figürlerinden biri olarak kabul edilen Meksikalı ressam, Coyoacán’da doğmuş ve çocukken geçirdiği polio hastalığı ve 18 yaşında yaşadığı ciddi bir trafik kazası nedeniyle uzun süre sağlık sorunlarıyla mücadele etmiştir. Bu süreçte kendini resim yapmaya adamış ve özellikle yoğun özportreleriyle dünyaca ünlü kadın ressamlar arasında tanınmıştır. Kahlo’nun sanat tarzı, Meksika’nın folklorik unsurlarını ve kişisel deneyimlerini harmanlayarak, kimlik, cinsiyet ve toplumsal sınıf gibi temaları ele almaktadır.
Öte yandan, Diego Rivera ile olan karmaşık evliliği, onun sanatını da derinden etkilemiştir. Kahlo, eserlerinde sıkça acı ve duygusal zorluklarını yansıtmıştır bu nedenle feminist bir ikon olarak da anılmaktadır. Günümüzde ise, La Casa Azul müzesi onun yaşamı ve eserlerine ev sahipliği yapmaktadır.
Lee Krasner, Amerikalı bir diğer ünlü ressam kadın sanatçılardan ve Abstrakt Dışavurumculuk akımının en önemli temsilcilerindendir. Brooklyn, New York’ta doğan Krasner, genç yaşta sanatçı olma kararı almış ve Washington Irving Lisesi ile Cooper Union’da eğitim almıştır. 1930’lu yıllarda ise New Deal’in Federal Sanat Projesi’nde çalışarak sanat kariyerine yön vermiştir. Daha sonra, birçok kesim tarafından ünlü ressam Jackson Pollock ile evliliğinin onun kariyerini gölgede bıraktığı düşünülmektedir. Krasner, hayatı boyunca “Little Image” serisi gibi önemli eserler üreterek kendine özgü bir tarz geliştirmiştir.
Angelica Kauffman, İsviçreli Neoklasik bir ressam olarak bilinmektedir. Çocuk yaşta ressamlık yeteneği sergileyen Kauffman, babası Johann Joseph Kauffman’dan sanat eğitimi almıştır. 1760’lı yılların başında İtalya’da tanınmaya başlayan ressam daha sonra Londra’ya taşınmıştır. Burada, Kraliyet Akademisi’nin kurucu üyelerinden biri olmuş ve aristokrat patronlar için özel portreler yapmıştır. Ek olarak Kauffman, tarih resimleriyle de tanınmış ve onun tarafından yapılan resim kadin sanatçıların temsilinde öncü bir figür olarak da kabul edilmektedir.
Amerikalı bir soyut dışavurumcu ressam olan Frankenthaler, postwar Amerikan sanatının önemli figürlerinden biri olarak bilinmektedir. New York’ta hayata gözlerini açan sanatçı, Dalton Okulu’nda Rufino Tamayo’dan eğitim almış ve Bennington Koleji’nde Paul Feeley gibi isimlerle çalışmıştır. 1950’lerde kendine özgü “stain” tekniğini geliştirerek, ince pigmentlerin ham kanvas üzerine emilmesini sağlamıştır. Söz konusu bu yöntem, Color Field akımının temelini de oluşturmuştur. Sanatçının eserleri, büyük ölçekli soyut kompozisyonlar içermekte ve doğadan büyük ölçüde ilham almıştır.
Élisabeth Louise Vigée Le Brun, Fransız bir ressamdır ve 18. yüzyılın en önemli kadın sanatçılarından biri olarak tanınmaktadır. Fransız kraliyet ailesinin, özellikle Marie Antoinette’in portreleriyle tanınmaktadır. Sanat kariyerinde ilk olarak 1774’te Académie de Saint-Luc’a katılmış ve daha sonra üstün başarısından dolayı Académie royale de peinture et de sculpture’a kabul edilmiştir. Fransız Devrimi sırasında Paris’i terk eden Vigée Le Brun, 12 yıl boyunca Avrupa’nın çeşitli saraylarında eserler üretmiştir. Sanat kariyeri boyunca birçok önemli sergiye katılmış ve eserleri uluslararası alanda önemli düşünürler tarafından takdir edilmiştir.
Mary Cassatt, 22 Mayıs 1844’te Pensilvanya’da doğmuş Amerikalı bir izlenimci ressamdır. Sanat kariyerinin büyük kısmını Fransa’da geçirmiş olan ressam, Edgar Degas ile de dostluk kurmuştur. Cassatt, özellikle kadınların ve çocukların sosyal yaşamlarını, anne-çocuk ilişkilerini resmetmesiyle tanınmaktadır. Kadınların sanat dünyasındaki yerini güçlendiren bir figür olarak, 1904’te Fransız hükümetinden onur madalyası alarak bu misyonunu doğrulamıştır. 14 Haziran 1926’da vefat eden Cassatt, sanatında feminizm ve cinsiyet eşitliği temalarını işlemesiyle, günümüzde de
Yayoi Kusama, 22 Mart 1929’da Japonya’nın Matsumoto şehrinde doğmuş bir sanatçı ve aynı zamanda bir yazardır. Genellikle “puantiye prensesi” olarak anılan Kusama, resim, heykel, enstalasyon ve performans sanatında puantiye yöntemiyle üretilmiş eserlere yer vermektedir. Sanatında halüsinasyonlarından ilham alarak benekler ve ağlar kullanımıyla meşhurdur. 1958’de New York’a taşınmasından sonra avant-garde sanat sahnesinde önemli figürlerden biri haline gelmiştir. 1977’den beri gönüllü olarak bir akıl hastanesinde yaşamaktadır ve eserleri dünya genelinde büyük ilgi görmektedir.
Georgia O’Keeffe, Amerika kökenli modernist bir ressamdır. Wisconsin’de doğan O’Keeffe, genç yaşlarında sanatçı olmaya karar vermiştir. İlk yıllarında, Chicago ve New York’taki sanat okullarında eğitim aldıktan sonra, 1915’te Arthur Wesley Dow’un etkisiyle soyut sanat denemelerine yönelmiştir. 1916’da Alfred Stieglitz ile tanıştıktan sonra, onun desteğiyle New York sanat sahnesinde tanınmaya başlamıştır. Özellikle büyük boyutlu çiçek resimleri ve New Mexico’nun çöl manzaralarını resmetmesiyle ünlüdür.
Tam adıyla Alma Woodsey Thomas, Amerikalı bir sanatçı ve öğretmendir. Columbus, Georgia’da doğan Thomas, 1924’te Howard Üniversitesi’nden mezun olarak, burada sanat öğretmenliği yapmaya başlamıştır. Emekliliğinden sonra ise 1960’larda soyut resim tarzını geliştirerek dikkat çekici eserler yaratmıştır. Özlelikle 1972’de Whitney Müzesi’nde solo sergi açarak, burada sergi açan ilk Afro-Amerikan kadın sanatçı unvanını almıştır. Thomas, genellikle renkli ve canlı soyutlamalarıyla tanınır ve eserleri birçok önemli müzede sergilenmektedir.
Ünlü ressam Salvador Dalinin hayatı ve eserleri ile ilgileniyorsanız, Vincent Van Gogh Kimdir Eserleri, Tabloları ve Hayatı isimli blog yazımıza göz