Rembrandt: Bir Dahinin Hayatı ve Ölümsüz Eserleri
Rembrandt Harmenszoon van Rijn, Hollandalı bir Barok dönemi ressamıdır ve sanat tarihinin en büyük ressamlarından biri olarak kabul edilmiştir.
Çevre sanatı, land-art ya da arazi sanatı isimleriyle adlandırılan bu akım, ABD’de ortaya çıkmış, 1960 sonlarına damgasını vurmuştur. 1970 yılına gelindiğinde batı ülkelerinin tamamı çevre sanatından haberdar olurken, bu dönem bir akım, sanatta hareketlilik haline gelmiştir. Çevre sanatı çağdaş sanat akımlarından biri olarak kategorize edilebilir. Non-art ya da anti-form hareketlerinin bir dalgası olarak da değerlendirilebilecek land-art, herhangi bir sanatsal akım ile sınıflandırılamaz ya da açıklanamaz. Land art doğanın sonsuz genişlikteki renge göre tablolara sanatçının müdahalesidir.
Günümüzde duvar tabloları ile kendini gösteriyor olsa da çevre sanatının ilk ve en mühim amacı sanatın kısıtlanması engellemekti. 1960 sonlarında ABD’den dünyaya yayılan ve 1970 yılında asıl popülerliğini yakalayan bu akım, hiçbir dönem popülerliğini kaybetmemiştir.
Bugüne dek gelişmiş onlarca sanatsal eğilim vardır. Her sanatsal eğilim farklı bir amaç güder, farklı bir olguyu ele almaya çalışır. Bu eğilimlerden biri olarak değerlendirilebilecek land art ise meydana çıktığı günden bu yana diğer eğilimleri geride bırakabilmeyi başarmıştır. Bu durumun en önemli sebebi ise land art yani sürdürülebilir sanat olarak değerlendirilen bu çalışmalarda özgürlüğün sınırsız olmasıdır. Sanatçılar land art alanında üretim yapmak istediklerinde sınırsız bir malzeme listesi ile karşılaşırlar. Doğada bulunan bütün materyaller land art için bir malzeme olarak değerlendirilir.
Doğa ve manzara ile sanatın buluşması olarak değerlendirilen land art için tek özgürlük malzeme de değildir. Bu alanda çalışan sanatçılar teknik anlamında da tamamen özgürdür. Doğadan gelenin doğaya gittiği, üretimi sürecin belirlediği land art, özellikle üç boyutlu çalışmalar için en ideal kaynaklardan biri haline gelmiştir.
Doğal bir yaratım süreci olarak değerlendirilen çevre sanatı, sanat akımlarını sonsuza dek değiştirmiştir. Bu dönemle beraber hem sanatçılar hem de izleyiciler sanatta malzemenin sınırsız olduğuna ve sanat üretimlerinin sınırlandırılamayacağına dair fikir edinmişlerdir.
Özellikle 1970 döneminde hayata geçirilen ekolojik sanat projeleri doğa ile bütünleşmiştir. Bu dönemin öncülerinden olan Sol Lewitt, Walter De Maria, Nancy Holt ve Robert Smitshon gibi sanatçıların eserleri doğada oluşmuş, doğayla birleşmiş ve doğada yok olmuştur. Bu durum sanat nasıl sürdürülebilir olur sorusunun da yanıtını eşsiz bir şekilde verirken, sanatçıların kendilerini daha özgür ve daha etkin hissetmelerini desteklemiştir.
1970 ve sonrası land artın popülerliğinin en yoğun olduğu zamanlar olmuştur. Çevre sanatının popüler olduğu ilk yıllarda yapılan üretimler anlaşılacağı üzere doğada gerçekleşmiştir. Ancak sürdürülebilir sanata ve ekolojiye dikkat çekmek isteyen sanatçılar ilerleyen zamanlarda bu alanda yaptıkları üretimlerini duvar tablolarına da aktarmışlardır. Çevre sanatının duvar tablolarındaki etkisi zannedilenden çok daha büyük olurken, bu durum sanatçıların ifade özgürlüğü konusunda etkilerinin güçlenmesine de fayda sağlamıştır.
Bu konuda en çok
Çevre sanatının duvar tablolarında ifade biçimi doğanın sunduklarıyla zenginleşmiştir. Sanatsal değer ve estetik kaygılardan ziyade sanatçının doğala döndüğü, doğa için üretim yapmayı hedeflediği bu süreç, sanat tarihine bakıldığında en önemli süreçlerden biri olarak değerlendirilir. Sanatçılar, sanat eleştirmenleri ve sanat tarihçileri tarafından farklı şekillerde ele alınan land art sürecinin en önemli özelliği bireysel algılanabilecek bir süreç olmasıdır.
Doğa temalı duvar tabloları tarihin en eski zamanlarından beri yaygındır. Günümüzde de yaşam alanlarının favorisi olmayı başaran bu tabloların her zamankinden daha etkili olmaya başladıkları dönem ise 1960 sonrasıdır. Bu dönemle beraber land art akımı sanat süreçlerini adeta ele geçirmiş, bu durum sanatçıların kendilerini daha özgür bir şekilde ifade edebilmelerini sağlamıştır. Doğa temalı tablolara ilham olan burclar ve astroloji , bitki ve çiçek temaları oluyordu.
Land art ya da çevre sanatı olarak değerlendirilen bu süreç sanatın sürdürülebilirliğinin önemini gözler önüne sermiştir. Doğanın verdiğini geri aldığından haberdar olmak isteyen izleyicilerin en sevdiği akımlardan biri haline gelmiştir.
Bugüne dek sayısız sanatçı tarafından tasarlanmış ekolojik duvar sanatı projeleri bulunur. Her biri anlatım öğesi olarak farklı parçalar ve malzemeler tercih etmiştir. Duvar sanatıyla çevre sanatının bir araya getirilmesi malzeme konusunda da ciddi bir özgürlük sunmuştur. Bunlarla beraber teknik konusunda sağlanan serbestlik, pek çok açıdan dikkat çekici üretimlerin land art kapsamında ele alınmasını sağlamıştır.
Bu tür yazıları ve daha fazlasını GaagArt blogunda bulabilirsiniz.
Cevap: Çevre sanatı, doğada bulunan malzemeleri kullanarak sanatsal eserler yaratma sürecidir ve duvar tablolarında doğanın estetik prensiplerini yansıtarak ifade edilir.