Rembrandt: Bir Dahinin Hayatı ve Ölümsüz Eserleri
Rembrandt Harmenszoon van Rijn, Hollandalı bir Barok dönemi ressamıdır ve sanat tarihinin en büyük ressamlarından biri olarak kabul edilmiştir.
Neo-ekspresyonizm ya da bilinen ismi ile yeni dışavurumculuk 1970’lerde, Avrupa ve Amerika’da gündeme gelmiştir. Bu dönemde gündeme gelen yeni resimsel yaklaşımların tümünü tanımlamak için kullanılan bir terimdir. 1960 ile 1980 arası sürece damga vuran kavramsal yaklaşımlara tepki içeren pek çok süreç, neo-ekspresyonizme dahildir.
Yeni dışavurumcu harekete dahil olan sanatçılar kaba sanattan etkilendiklerini açıkça ifade etmişlerdir. Kendilerinden önceki dışavurumcular gibi sanat ve toplumu biçimlendiren primitif duyguların rolünü besledikleri hayranlık, eserlerde görülmektedir. Özellikle Almanya ve İtalya’da dikkat çeken bir grup ressam sanat çevresinden gördüğü ilgiyi tuval resminin geri döndüğünü işareti olarak yorumlamış, bu durum sanat akımının hızla gelişmesine yol açmıştır. Birbirinden farklı imgelerin duvar sanatı gibi eserler ile ortaya koyulması, sanatçıların ortak noktasını göstermiştir. Bu ortak nokta figüre olan eğilimdir.
Yeniden resim, boya, fikir, anlatı ve tarih gibi kavramlara geri dönüşü hedefleyen yeni dışavurumculuk, modern sanat içerisinde değerlendirilebilir. Modern sanat ve kavramsalcı eylemlerin dışında kalan geleneksel sanat unsurunu yeniden sahiplenildiği bu dönem, 1970’li yılların sonunda güçlü bir ifadeye ulaşmıştır. Çağdaş sanat akımları arasında değerlendirilen yeni dışavurumculuk 1980’li yıllarda daha yoğun bir ilgi görmeye başlamıştır. 1981 yılında Londra Kraliyet Akademisi’nde gerçekleşen bir sergide farklı kuşaklardan sanatçıların figüratif tarzdaki çalışmaları bulunur. Bu sergi, “figüratif resim geri dönüş” olarak adlandırılmış ve büyük bir coşkuyla kutlanmıştır.
Almanya, İtalya ve Amerika’da yeni kuşak sanatçı grubunun yağlı boya resme dönüş yapmaları 1980 yılında olmuştur. Renkli bir resim anlayışı ve kalın boya katmanlarının serbest fırça teknikleri ile uygulanması neo-ekspresyonizmin en temel biçimleri arasındadır. Öyküsel bir anlatımla yönetilen eserlerde bireysel ve mitolojik karakterlere yer verilir. Almanya’daki yeni dışavurumcular grubu “yabanılar” olarak da adlandırılmıştır.
Neo-ekspresyonist sanatçılar Türkiye’de ve dünyada önemli bir yere sahiptir. Sanat akımları arasında gelen, kendine ait farklı özellikleri olan bu süreç, sayısız sanatçının çeşitli üretimleriyle desteklenmiştir. Neo-ekspresyonist alanda üretimler yapan Türk sanatçıları arasında Bedri Baykam, Fuat Acaroğlu, Arzu Başaran, Mithat Şen ve Yusuf Taktak gibi pek çok isim bulunur. Uluslararası sanat camiasına bakıldığında ise Georg Baselitz, Chuck Connelly, Robert Colescott, Robert Combas, Sandro Chia, Marlene Dumas ve Pablo Carreno gibi isimler görülür.
Sanatsal ifade bakımından etkili bir dönem olarak değerlendirilen neo-ekspresyonizm 1980’li yıllarda oluşmaya başlamıştır. Resimde sınırların aşıldığı, bedenlerin deformasyona uğradığı, psikolojik etkinin öne çıktığı, renkçi ve anlatımcı özelliklerin görüldüğü bir dönemdir. 1950’li yıllarda resimde soyut bir arayış başlamıştır. Bu arayış kısa süre içerisinde yerini kavramsal işlere bırakırken, bu dönem pek çok yeniliğin başlangıcı kabul edilmiştir. 1980’li yıllarda resmin tekrar figür olarak ön plana çıkması çeşitli süreçlerin değişmesine yol açmıştır. 20. yüzyılın başında gelişen ekspresyonizm Almanya’da popüler hale gelmiş, kısa süre içerisinde dünyanın her yerine yayılmıştır. 1970’lerin sonunda ise Türkiye’den de dahil olan bir grup sanatçı yeni dışavurumcu etkiler göstermeye başlamışlardır.
Neo-ekspresyonizmin duvar sanatındaki etkisi de oldukça önemlidir. Ekspresyonizm alanında üretim yapan sanatçılar yaşadıkları problemlerin, psikolojik rahatsızlıkların ve kendilerini rahatsız eden durumların sanata aktarılmasını desteklemişlerdir. Bu durum dışavurum olarak değerlendirilirken, bu dönem üretilen eserlerde farklı eğilimlerin yeni unsurlarla zenginleştirildiği görülür. Fikre ve boyaya dönüş yapılan, dışavurum dahil olmak üzere pek çok eyleme yer veren bu süreç, uluslararası sanat pazarının en çok tartışılan süreçlerinden biri haline gelmiştir. Yeni dışavurumculuk Amerika, Almanya, Fransa ve İtalya gibi pek çok ülkede en dikkat çeken sanat akımlarından biri olarak değerlendirilmiştir.
Neo-ekspresyonist duvar tabloları günümüzde de yoğun bir ilgi görüyor. Kendinden önceki dönemlerle arasında önemli farklar olan, figürlerin ön planda olduğu ancak renklerin çok daha farklı bir teknikle kullanıldığı neo-ekspresyonizm, sanatçılara özgürlük tanımıştır. Sanatçılar bu sayede figürler ve renkler ile duygu ve his dünyalarını ortaya çıkarabilmeleri konusunda özgürlük kazanmışlardır. Tüm bu etkenler göz önünde bulundurulduğunda Çağdaş duvar sanatında neo-ekspresyonizm için en önemli süreçlerden biri olduğunu dile getirmek mümkündür. Dönemin etkilerinin günümüz sanatına önemli dokunuşlar yaptığı söylenebilir.